Migreni olanların beyinleri farklı - vB-Hacker.com daki seo yarışması

Migreni olanların beyinleri farklı

Araştırmacılar, migreni olanların beyinlerinde, özellikle vücuttaki acıyı ve diğer duyusal bilgiyi işleyen korteks bölgesinde olmak üzere yapısal farklılıklar bulunduğunu ortaya koydu.
"Neurology" dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçlarında, bu farklılığın mı aslında migrene neden olup olmadığı net değil.
Uzun süredir sık sık migreni tutan 24 kişinin ve hiç migreni olmayan 12 kişinin beyinlerini inceleyen araştırmacılar, vücudun çeşitli yerlerindeki acı, temas ve sıcaklık gibi duyusal bilgileri algılayan somatosensori korteksin, migreni olmayanlara nazaran migreni olanlarda yüzde 21 oranında kalın olduğunu buldu.
Araştırmayı yapanlardan Massachusetts Hastanesi doktoru Nouchine Hacikhani, yaptığı açıklamada, en büyük farklılığın, baş ve yüzden gelen duyusal bilgileri işlemekle sorumlu kortekste olduğunu söyledi.
Hacikhani, bu çalışmanın, migren konusunun ciddiye alınması gerektiğini çünkü bunun beyinde değişikliklere neden olabileceğini gösterdiğini kaydetti.
Hacikhani ayrıca, bu farklılık ihtimallerinden birinin yinelenen ve uzun dönem duyusal alanların uyarılmasının korteksin zamanla kalınlaşmasına neden olması, diğer ihtimalin de migrene eğilimli kişilerin zaten kortekslerinin kalın olması olabileceğini ifade etti.
ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü araştırmacıları ise migrene, beyindeki belli hücreleri denetleyen genlerdeki kalıtımsal bozuklukların neden olduğunu öne sürüyor.
Bilim adamları uzun yıllardır, migren ile baştaki kan damarlarının genişlemesi ve daralması arasında bağlantı bulunduğunu ileri sürüyordu.

Sony’nin 'değiştir’ kampanyası - vB-Hacker.com daki seo yarışması

Sony’nin 'değiştir’ kampanyası başladı

Sony’nin LCD TV serisi Bravia’daki garanti süresi 5 yıla çıkarıldı.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Bravia LCD TV’lerin, 5 yıllık garanti süresi içinde malzeme, işçilik veya montaj hataları nedeniyle arızalanmaları durumunda değiştirilen parçaların bedeli veya ek bir ücret talep edilmeksizin tamir edilmeleri sağlanacak.
Sony ayrıca, başlattığı değişim kampanyasıyla birlikte Bravia modellerini 2.000 YTL’ye varan indirimlerle satışa çıkardı.

TV’de 'Venera’ dönemi - vB-Hacker.com daki seo yarışması

TV’de 'Venera’ dönemi

Crea firması, LCD televizyon serisine yeni eklediği Venera serisinde Full HD, DVB-T ve IDTV özelliklerini bir arada sunuyor.

19 Kasım 2007 Pazartesi

İlk kez Berlin’de düzenlenen IFA 2007 fuarında sergilenen Venera serisi yeni LCD TV modelleri, 19, 22, 32 ve 42 inç boyut seçeneklerine sahip. HD ve Full HD özelliklere sahip olan Crea Venera serisi LCD TV’ler DVB-T ve IDTV seçeneklerini de sunuyor. Tasarım ve teknoloji odaklı geliştirilen Venera serisinin satışına eylül ayı sonu itibariyle Türkiye’de de başlandı.

vB-Hacker.com daki seo yarışması - TV’de 'Venera’ dönemi

TV’de 'Venera’ dönemi

Crea firması, LCD televizyon serisine yeni eklediği Venera serisinde Full HD, DVB-T ve IDTV özelliklerini bir arada sunuyor.

19 Kasım 2007 Pazartesi

İlk kez Berlin’de düzenlenen IFA 2007 fuarında sergilenen Venera serisi yeni LCD TV modelleri, 19, 22, 32 ve 42 inç boyut seçeneklerine sahip. HD ve Full HD özelliklere sahip olan Crea Venera serisi LCD TV’ler DVB-T ve IDTV seçeneklerini de sunuyor. Tasarım ve teknoloji odaklı geliştirilen Venera serisinin satışına eylül ayı sonu itibariyle Türkiye’de de başlandı.

Nokia’nın N serisi - vB-Hacker.com daki seo yarışması

Nokia’nın N serisine yeni yıldız adayı: N82

Nokia, sahip olduğu birçok yeni özellik sayesinde, yüksek fiyatına rağmen şirketin 'en çok satan’ ürünleri listesinde üst sıralara tırmanan N95 serisine yüklenmeye başladı.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Bu serinin 8 GB kapasiteli modelini çıkarmaya hazırlanan firma, şimdi de N95’le ortak özelliklere sahip olan ve yine N serisinde yer alacak N82 modelini geçtiğimiz hafta tanıttı.
Nokia N82, otofokuslu 5 MP kamera ve Carl Zeiss lens kullanıyor. Ayrıca Xenon kamera ışığı bulunuyor. MicroSD kart desteği, EDGE, Wi-Fi, Bluetooth ve GPS ise telefonun dikkat çeken diğer özelliklerinden birkaçı.
114 gram ağırlığında olan ürünün, yüksek çözünürlükte 2.4 inç boyutunda LCD ekranı var. Ekranda 16.7 milyon renge kadar çözünürlük destekleniyor.
Symbian OS işletim sistemi üzerinde S60 yazılımı ile çalışan Nokia N82, tek bir tıklamayla çekilen fotoğraf ve video görüntülerinin web üzerine taşınmasına imkân tanıyor.
Saniyede 30 karelik video çekim desteği bulunan cihaz, MP4 formatında çekim yapıp, AAC formatında da ses kaydı yapabiliyor. MPEG-4, RealVideo 8/9/10 gibi video formatlarını destekleyen N82’nin 2008’in ilk çeyreğinde piyasaya çıkması bekleniyor.

Windows-Palm el ele

Windows-Palm el ele

Son dönemde iş dünyasının yoğun ilgi gösterdiği bir alan olan 'akıllı telefon’ kategorisinde ürün tasarlayan Palm’ın '750’ modeli içerisinde birçokfarklı özelliği bir arada bulunduruyor.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Bu özellikler arasında ofis dokümanlarını açma, düzenleme, ses kaydetme, MP3 çalar, video izleme, kablosuz e-posta desteği, geniş bant bağlantı hızı gibi uygulamalar bulunuyor.
Ürünlerine 'avuç içi bilgisayar’ adını veren Palm’ın bu modeli Microsoft Windows Mobile 5.0 işletim sistemiyle de çalışıyor. Palm Treo 750 bir GSM telefon olmanın yanı sıra, 3G standartlarını da destekliyor.
Microsoft’un 'Direct Push Teknolojisi’nin yerleşik olarak bulunduğu Treo 750 ile Outlook e-postalarınızı, ajandanızdaki değişiklikleri, kişiler ve görevler listenizdeki yeni girişleri de saniyeler içinde alabiliyorsunuz.

8 modellik HP serisi

8 modellik HP serisi

HP, oyun ve eğlence sevenlere yönelik olarak Pavilion ürünlerine dv6500 modeli dizüstü bilgisayar serisini ekledi.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Parlak piyano siyahı ve metalik gümüş renklerdeki HP Imprint kaplamayla son derece şık bir görüntüye sahip olan bu dizüstü bilgisayar serisi, 8 modelden oluşuyor.
HP Pavilion dv6500 serisinde, dijital eğlence ve gelişmiş özellikler için orijinal Windows Vista Home Basic veya Premium işletim sistemi yer alıyor.
Dv6500 dizüstü bilgisayar serisindeki modellerin bazılarında AMD Turion 64 X2, bazılarında ise Intel Core 2 Duo ULV işlemci ile Intel Centrino Pro teknolojisi kullanılıyor.
Her iki teknoloji de bu dizüstü eğlence merkezlerine üstün performans kazandırıyor. Ayrıca hareket halindeyken daha uzun pil ömrü ve hızlı performans sağlıyor. Serideki modeller, 1024 MB veya 2048 MB dahili bellek kapasitelerine sahip.
Bazı HP Pavilion dv6500 modellerinde HP Pavilion web kamerası ve mikrofon da bulunuyor. Dv6500 serisi, entegre parmak izi okuyucuya sahip. Sistem bu sayede güvenlikli olarak kullanılabiliyor.

İnternet performansı en yüksek 3 üniversite! - vB-Hacker.com daki seo yarışması

13 bin üniversite üzerinde yapılan üniversitelerin internet performansı araştırmasına göre, Türk üniversiteleri sıralamasında Bilkent, ODTÜ ve Boğaziçi üniversiteleri ilk üçte yer aldı.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Merkezi İspanya’da bulunan İspanya’nın kamu araştırma kuruluşu sayılan Milli Araştırma Konseyi’nin (CSIC) üniversiteler üzerinde yaptığı "Webometrics Dünya Üniversiteler Sıralaması" sonuçları açıklandı. Çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren yaklaşık 13 bin üniversitenin internet siteleri taranarak hazırlanan çalışmanın Temmuz 2007 dönemi sonuçlarına göre, ilk sıralarda Standford, MIT, California, Harvard, Pennsylvania, Michigan, Cornell gibi Amerikan üniversiteleri bulunuyor. Dünya üniversiteleri sıralamasında Türk üniversitelerine de yer
veriliyor. Sıralama sonucuna göre, Bilkent Üniversitesi 475., ODTÜ 482. ve Boğaziçi ise 525. sırada yer alarak, Türkiye üniversiteleri arasında başarılı olan ilk üç üniversite oldu. Sitede yayımlanan dosya sayısı önemli Çalışma, 2004 yılından bu yana, Milli Araştırma Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren araştırma grubuna bağlı çalışan "Cybermetrics Lab" tarafından yürütülüyor. İspanyol araştırmacılar, geliştirdikleri Webometrics yöntemle dünya üniversitelerinin internet üzerindeki performanslarını ölçmeyi amaçlıyor. Sıralamada, Google, Yahoo, Lieve Search ve Exalead arama motorlarındaki üniversiteye ait sayfaların sayısı, üniversite sitesine yapılan benzersiz dış bağlantıların toplam sayısı, sitede yayımlanan Adobe Acrobet (.pdf), Adobe PostScript (.ps), Microsoft Word (.doc) ve Microsoft Powerpoint (.ppt) dosyalarının toplam sayısı ve Google Scholar’da yer alan makalelerin ve akademik alana ait yayınların aldığı referansların sayısı ölçüt olarak kullanılıyor. Üniversitelerin internet sayfalarının içeriği, görselliği de inceleniyor. Kurumların eğitim kalitesi ve akademik prestijlerinden ziyade üniversite seçecek öğrencilere yol göstermesi ve rehber olması amacıyla da yapılan Webometrics sıralaması, üniversite ve diğer araştırma ile ilgili kurumların web ortamında yayın yapmalarını özendirmeyi hedefliyor. Ayrıca, araştırmaya göre en başarılı internet performansı Kuzey Amerika ülke üniversitelerinin. Afrika kıtasında bulunan üniversiteler ise son sırada yer alıyor.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, üniversitenin hem "[Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]" hem de "[Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]" adresini kullandığını belirterek, bu araştırmanın sadece bir tek adres üzerinden yapıldığını söyledi. Üniversitenin web sayfalarının çok ziyaret edilmesinden ve böyle bir derece almaktan memnun olduklarını belirten Akbulut, her iki adresin baz alınması halinde daha yüksek bir derece elde edeceklerini de kaydetti. Avrupa'da daha üst sıradayız Webometrics sıralamasına göre, Türk üniversitelerinden ilk 10’nun internet performansı Avrupa ve dünya ülkeleri sıralaması şöyle: Avrupa Dünya Üniversit Sıralaması Sıralaması İsimleri

204. 475. Bilkent Üniversitesi
209. 482. ODTÜ
229. 525. Boğaziçi Üniversitesi 332. 789. İTÜ
361. 852. Ankara Üniversitesi
381. 915. Hacettepe Üniversitesi
408. 1002. Ege Üniversitesi
430. 1068. Anadolu Üniversitesi
459. 1145. Gazi Üniversitesi
499. 1277. Ege Üniversitesi

Kodak V1253 meydan okuyor

Kodak'ın yeni zoom'lu dijital fotoğraf makinesi EasyShare V1253, dijital fotoğrafseverlere HD kalitesinde fotoğraf ve video çekme olanağı sunuyor.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Kullanıcılar, 16:9 formatında HD fotoğraflar çekebiliyor; fotoğraflarını, isteğe bağlı olarak sunulan EasyShare HDTV Dock cihazını kullanarak HDTV ya da başka HD cihazlarında yüksek çözünürlükle görüntüleyebiliyorlar. Aynı şekilde, çektikleri video karelerini tek tek kaydedip aile üyeleri ve arkadaşları ile paylaşabiliyor; video işaretleme özelliğiyle, videodaki özel noktaları işaretleyebiliyorlar. 12 megapiksel çözünürlüğe sahip V1253, 76×102 cm boyutlarına kadar kaliteli baskılar alma imkanı veriyor. 3X optik zoom objektife sahip ürün, Schneider-Kreuznach Variogon optik zoom objektif ile fotoğraf kalitesinde bir azalma olmadan hedefe yaklaşmayı, 5X dijital zoom ile de fotoğrafları büyütmeyi olanaklı kılıyor. Kodak V1253'ün yüz algılama teknolojisi, arkadaş ya da aile bireylerinin fotoğraflarının çekilebilmesi için yüzü belirliyor ve fotoğraf makinesi ayarlarını otomatik olarak yapıyor. Öte yandan, dijital görüntü sabitleme özelliği, fotoğraf makinesinin titremesi ve hedefin hareket etmesinden kaynaklanan bulanıklıkları engelliyor. V1253, Kodak Perfect Touch teknolojisiyle, fotoğrafların çekildiği andaki gibi canlı olmasını sağlıyor. Bu teknoloji sayesinde, daha iyi ve parlak fotoğraflar çekebilmek, gülümsemeleri daha fazla belirginleştirmek için koyu gölgeleri silmek mümkün oluyor. V1253, 3200'e kadar yüksek ISO moduyla, düşük ışık koşullarında ve hızlı hareketlerin olduğu durumlarda ayrıntıları yakalıyor. Fotoğraf makinesi üzerindeki panorama birleştirme moduyla, üç adede kadar farklı fotoğraf, tek bir büyük fotoğraf olarak birleştirilebiliyor. V1253, portre, çocuklar, kar, plaj, arkadan aydınlatma gibi çeşitli sahne modlarına; kırpma, bulanık fotoğraf uyarısı, dijital kırmızı göz azaltma, yardım ve silmeyi geri alma gibi özelliklere sahip bulunuyor. 32 MB dahili hafızası olan ürün, "internal memory plus" özelliği sayesinde hafıza kartı dolsa da dahili hafızaya hemen geçiş yapma imkanı veriyor. V1253, SDHC (yüksek kapasite) / SD uyumlu bir teknoloji içeriyor. V1253 kullanıcıları, Kodak Renk Bilimi çipi sayesinde doğal ayrıntıları, gerçek canlı renk tonlarını ve renkleri yakalayabiliyorlar. Geniş 7,8 cm (3,1 inç) yüksek çözünürlüklü iç/dış mekan renkli ekranda fotoğraflarını inceleyebiliyor; fotoğrafları, doğrudan güneş ışığında bile net ve canlı bir biçimde görüntüleyebiliyorlar. V1253, Kodak EasyShare sisteminin bir parçası olduğundan, fotoğraflar Share (Paylaş) tuşu kullanılarak kolayca paylaşılabiliyor. Ürün, EasyShare yazılımıyla birlikte geliyor. Bu yazılım, pek çok olanağın yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Almanca fotoğraflı kart şablonları sunuyor; fotoğrafları 10×15 cm boyutlarında duyurulara, davetiyelere, tebrik kartlarına, vb. dönüştürüyor. V1253, Photo Frame Dock 2, fotoğraf makinesi Dock 3 Serisi, G610 Printer Dock, G600 Printer Dock ve Photo Printer 500 ile uyumlu çalışıyor. Ürünün KDV dahil satış fiyatı 549 YTL.

Kelaynaklar 2 ay sonra dönüyor

Kelaynaklar 2 ay sonra dönüyor

Koruma altında tutulan ve 16 yıldan bu yana göç etmelerine izin verilmeyen kelaynaklardan, bu yıl göç ettirilen 5’inin Şubat 2008’de dönmesi bekleniyor.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Doğa Derneği Kelaynaklar Projesi Sorumlusu Turan Çetin, yaptığı açıklamada, dünyada yalnızca Fas ve Birecik’te koloni halinde
yaşayabilen kelaynakların neslinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunması nedeniyle, bu konuda dernekleriyle Çevre ve Orman Bakanlığı işbirliğinde çalışmalar yaptığını belirtti. Çetin, 2005 yılında Birecik’te 49 olan kelaynak sayısının, yürütülen çalışmalar sonucu 2007 yılında 114’e çıktığını aktardı. "Şubat'ta dönmesini bekliyoruz"Birecik Kaymakamlığı’nca 2007 Ağustos ayında 5 kelaynağın 16 yıl aradan sonra göç ettirildiğini anımsatan Çetin, kelaynakların vücutlarına takılan uydu vericilerle izlendiğini belirtti. Detaylı izlemenin Birecik Kaymakamlığı tarafından yapıldığını dile getiren Çetin, "Göç ettirilen 5 kelaynak kuşunun şubat 2008’de dönmesini bekliyoruz" dedi. Kelaynak Projesinin temel hedeflerinden birinin bu kuşların bölge
halkınca sahiplenilmesi ve tanınmasını sağlamak olduğunu vurgulayan Çetin, bu çerçevede "Urfa’nın Bozkırları" projesi kapsamında, Birecik Belediyesi işbirliğinde ve Ankara Beypazarı Belediyesi desteğiyle ilçenin sembolü konumundaki kelaynaklar şeklinde çöp tenekeleri yaptıklarını belirtti. 16 adet yaptırılan çöp tenekesinin ilçenin değişik yerlerine yerleştirildiğini aktaran Çetin, halkın tepkisine bağlı olarak çöp tenekelerinin sayısının artırılabileceğini anlattı.

İzmit Körfez'inde kirlilik!

İzmit Körfez'inde kirlilik!

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Başkanı deniz yüzeyindeki beyaz mukuslu tabakanın fitoplanktonlardan kaynaklandığını düşündüklerini söyledi.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Kahraman, İzmit Körfezi’nde, toplu balık ölümlerine neden olabileceği bildirilen deniz üzerindeki beyaz mukuslu tabakanın, bu sabah itibariyle İzmit Marina mevkisinde yoğunluk kazanmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, böyle bir oluşumla ilk kez karşılaştıklarını belirtti. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu-Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK-MAM) ile konuya ilişkin araştırma yaptıklarını, TÜBİTAK-MAM Kimya ve Çevre Enstitüsü araştırmacılarının denizden iki kez numune aldığını ifade eden Kahraman, "Analizler henüz sonuçlanmadı. Bizim ilk tespitimiz, tabakanın mevsimsel biyolojik oluşumdan kaynaklandığı yönündedir. Fitoplanktonlardan kaynaklandığını düşündüğümüz beyaz mukuslu tabaka sadece İzmit Körfezi’nde değil, Marmara Denizi’nin diğer bölgelerinde de görülüyor. Erdek dahil birçok yerde aynı tabakanın bulunduğu haberlerini alıyoruz" dedi. Gerekli izlemelerin tamamlanamadığını, araştırmanın zaman alabileceğini dile getiren Kahraman, "Nereden geldiği, nasıl oluştuğu netlik kazanmadı, ancak sanayi ve zehirli atıklardan kaynaklanmadığını tahmin ediyoruz. Köpük halde bulunması fitoplanktonların çok çabuk ölmesi ve su yüzeyinde birikmesiyle açıklanabilir" diye konuştu. Tabakanın yurt dışından başka denizlerden taşınan organizmalar sonucu oluştuğu yönündeki iddialara fazla ihtimal vermediğini dile getiren Kahraman, TÜBİTAK-MAM Kimya ve Çevre Enstitüsü araştırmacılarının, birkaç gün içinde denizden yeniden numune alacaklarını da ifade etti. Bu arada, TÜBİTAK -MAM Kimya ve Çevre Enstitüsü deniz araştırmacıları tarafından 18 Ekimde İzmit Körfezi’nden alınan numunelerin incelemesinin sürdürüldüğü, konuya ilişkin daha sonra bilgi verileceği kaydedildi.

Sanal âlemde ekmek kavgası

Sanal âlemde ekmek kavgası

İkinci nesil internet olarak adlandırılan Web 2.0 dönemi 'sanal âlemde bir site tasarlayıp onu milyon dolara satma fikri’ni yeniden alevlendirdi

19 Kasım 2007 Pazartesi

Şükrü Andaç Microsoft’un 300 milyar dolar, Google’un 200 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşması, internet alanında son dönemde yaşanan milyar dolarlık satın almalar ve web şirketlerinin gelirlerini önemli oranda artırması yeni ekonomiye olan ilgiyi artırdı. Böylece bir dönem yıldızı parlayan ancak 2000’li yıllarda yaşanan kriz sonrası oldukça zor günler yaşayan internet şirketleri yeniden hızlı bir çıkış yakaladı.
Google, Youtube, Facebook, Wikipedia ve Myspace.com gibi sitelerin yakaladığı bu çıkışta, teknoloji dünyasında Web 2.0 olarak adlandırılan 'ikinci nesil internet’ döneminin etkisi büyük.
Kullanıcıların ortaklaşa yarattığı bir sistem olarak adlandırılan Web 2.0 sayesinde, ziyaretçilerin siteye katılımını sağlamak, diğer sitelerle ve ziyaretçilerle işbirliği yapmak oldukça kolay hal almış durumda. Siteler arasında işbirliğiBunun yanı sıra Web 2.0 sistemini destekleyen internet siteleri, haberdar olmayı ve katılımı kolaylaştırmak amacıyla bazı yeni teknolojiler kullanmaya başladı. İnternet siteleri kullanılan yeni teknolojilerle birlikte kendi aralarında işbirliği yapabilme kabiliyetlerini artırdı.
Yeni teknoloji yarışına giren bu sitelere gün geçmiyor ki bir yenisi eklenmesin. Tüm bu girişimlerin ortak özelliği, bir fikir etrafında odaklanarak sitelerine oldukça fazla sayıda ziyaretçiyi çekmek ardından reklam veya içerik pazarlaması gibi yöntemlerle gelirlerini artırmak.
Çoğu yeni ekonominin ortak dili haline gelen İngilizce kaynaklı bu adresler, Türkiye’deki girişimciler tarafından da örnek alınabilecek birçok farklı özelliğe sahip.

Karada yaşayan balık

Cift cinsiyetli, 5 santimlik balık metobolizmasını değiştirerek hem suda hem de karada yaşayabiliyor

Amerikalı bilim adamları gerektiğinde sudan çıkan, hatta ağaçta yaşayan bir balık türü keşfettiler. 5 santim uzunluğundaki “Rivulus marmoratus Poey”isimli balık çekilen sularla birlikte aylarca ağacın dal ve kökleri üzerinde yaşayabiliyor. Çift cinsiyetli balıklar su tekrar yükselince metobolizmalarını yeniden değiştirerek eski yuvasına geri dönüyor. Mangrov ormanlarında yaşayan bu balık biyolojik yapısını geçiçi olarak değiştirdiği için su dışında da soluk alabiliyor.

Fotoğraf çek, kablosuz olarak gönder

Fotoğraf çek, kablosuz olarak gönder


Özgür Çetin - ozgurcetin@uruninceleme.com
Eye-Fi SD bellek kartı ile kablosuz olarak fotoğraf aktarılabiliyor.

2GB kapasiteli versiyonu 99.99 dolara satılan Eye-Fi, standart SD kart boyutlarına sahip bir ürün. Kartı emsallerinden ayıran en önemli özelliği ise yaygın olarak kullanılan 17 farklı online paylaşım sitesine (Flicker ve FaceBook gibi) çekilen fotoğrafları doğrudan gönderebiliyor olması.
Gerekli ayarlar yapıldığında ise ürün çekilen fotoğrafları bilgisayara da aktarabiliyor. Tüm bu işlemler için sadece Wi-Fi bağlantısı olması yetiyor.
Günümüzde kablosuz ağlara bağlanan dijital fotoğraf makineleri bulunuyor. Ancak Eye-Fi ile bu tip bir özelliği olmayan bir ürünü de kablosuz olarak kullanmak mümkün olacak.

Engelliler de mesleklerini yapabilecek

Engelliler de mesleklerini yapabilecek




BİTİS eğitimli engelliler için “İstihdam Yaratma” konusundaki çalışmalarına hız verdi.

BİTİS Genel Sekreteri Dr. Mert Van sendikanın kuruluşu sırasında belirlemiş oldukları ana vizyon ve yol haritası çerçevesinde , sendikanın en önemli çalışma alanlarından yazılım sektöründe ihtiyaç duyulan yetişmiş eleman sıkıntısını engelliler ile aşmayı planladıklarını belirtti.

Türkiye”deki 8,5 milyonu aşkın engelli içinden yazılım ve hukuk alanındaki üniversitelerden mezun olan engellileri verecekleri ilanlar ile Sendikanın İnsan Kaynakları havuzuna davet edeceklerini , devamında ise havuza dahil olan bu eğitimli engellilerin sendikal bağlantılarını kullanarak şirketlerdeki faal çalışma hayatı ile buluşturulacağını sözlerine ekleyen Dr. Mert Van , bu projenin hayata geçmesi için herkesi projeye sahip çıkmaya davet etti. Van " Yasalardan dolayı kurumların engelli çalıştırma zorunluluğu bulunuyor. Fakat bazı kurumlar engelli çalışanların iş yerinin görselliği bozduğunu ileri sürerek, maaşını ödediği halde elaman olarak çalıştırmıyor. Bu toplumun kanayan bir yarası. Unutmamalıyız ki hepimiz bir engelli adayıyız" dedi.

Mert Van projenin en can alıcı noktasının engelli olması nedeni ile çalışma hayatı ile buluşamayan engellilerin yazılım ve hukuk danışmanlığı meslek faaliyetlerinde masa başı iş yaptırılması olduğunu ve bunun yıllardır göz ardı edilmiş olmasını ise üzüntü ile karşıladığını belirtti.

vB-Hacker.com daki seo yarışması

Yazı tahtaları tarih oluyor


İSTANBUL A.A
Yazı tahtalarını bilgisayar ekranına dönüştürecek “İnteraktif Çözüm Sınıfları” sisteminin tanıtımı yapıldı

Topkapı Eresin Otel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Çözüm Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öztürk, eğitimin bireylerin ve toplumların geleceğini etkileyen en önemli öğe olduğunu söyledi.
Bu bilinçle eğitim sektörüne hizmet verdiklerini anlatan Öztürk, İÇS'yi ilk kez 3 yıl önce denemeye başladıklarını belirterek, “Sistemi yaklaşık 2 yıl içerik geliştirme çalışmalarımız için kullandık. İlköğretimden ÖSS'ye kadar bütün sınıflara ait müfredat ve içerikler sisteme uygun olarak hazırlandı. Bir yıldır ülke genelindeki tüm şubelerimizde İÇS aktif bir şekilde kullanılmaktadır” dedi.
Öztürk, eğitim ve öğretimde başarının öğrenmede kalıcılığı yakalamaktan geçtiğini belirterek, bilimsel araştırmaların insanların okuduklarının yüzde 10'unu, duyduklarının yüzde 20'sini, gördüklerinin ise yüzde 50'sini hatırladıklarını ortaya koyduğunu aktardı.
Bir şeyi öğretmenin en etkili yolunun kişiye onu yaptırmak ya da yaşatmak olduğunu, bunun yapılamadığı durumlarda ise ikinci en iyi yolun onu göstermek olduğunu dile getiren Öztürk, “İÇS'nin önemi, görerek öğrenme imkanı vermesinden kaynaklanmaktadır. İÇS'de kullandığımız içerikler bu görselliği aynı zamanda eğlenceli ve interaktif hale getirmektedir. İnanıyoruz ki İÇS uygulamamız eğitim ve dershanecilik alanında devrim sağlayacak nitelikte bir uygulamadır” diye konuştu.
Osman Öztürk, İÇS'nin projeksiyon, tepe göz ya da slaytlarla yapılan uygulamalardan farklı olduğunun altını çizerek, “İÇS, yazı tahtalarını dev bilgisayar ekranına dönüştüren ve akıllı hale getiren yepyeni bir eğitim teknolojisidir. İÇS'nin bir diğer özelliği de özellikle sınavlara hazırlanmanın zamana karşı verilen bir yarış olduğunu düşünürsek, öğretime hız katmasıdır. İÇS ile eğitim koşu bandında koşmaya benzer, tempoyu düşüremezsiniz” dedi.
Öztürk, İÇS uygulaması sayesinde sektörde bir hareketlilik başladığını dile getirerek, birçok özel eğitim kurumu ve dershanenin sistemi kendi kurumlarına adapte etme çalışmalarına giriştiğini kaydetti.
MEB'İN UYGULAMASI
Öztürk, Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) da büyük teknoloji yatırımı yaparak “Teknoloji Sınıfı” diye adlandırılabilecek bir uygulaması bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Milli Eğitim Bakanlığı da, benzeri teknolojik altyapıya sahip bir uygulamayla devlet okullarında bu teknolojik imkanlardan istifade etmeyi hedeflemektedir. Öncelikle eğitime teknolojiyi aktarma iradesi dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanın bu girişimini alkışlamak gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu uygulamanın en kritik noktası içeriktir. İçerik olmadığı zaman tamamen içi boş bir şeye dönüşebilir. Akıllı sınıf, atıl sınıf haline gelebilir. Önemli olan aktif olarak kullanımını sağlayacak içeriğin doğru temin edilmesidir. Milli Eğitim Bakanlığının da bu konuya bir an önce yatırım yapmasını ve eğitimde bunu çok daha yaygın ve aktif şekilde kullanmasını bekliyoruz.”
Çözüm Kurumları Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Akça da sistemi uygulamalı olarak anlattı.

Mobil paylaşımda 3. boyut: SEEK

Mobil paylaşımda 3. boyut: SEEK




Nokia, mobil paylaşım sitesi MOSH'un üçüncü boyutu olan SEEK'i tanıttı. SEEK ile kullanıcılar, kendi içeriklerini yaratmanın ötesinde, aradıkları içerikleri topluluğa bildiriyorlar; diğer kullanıcılardan gelen bilgiler ve desteklerle yeni içerikler yaratılıyor.

Nokia, mobil paylaşım konusundaki yeni hizmeti SEEK'in demosunu tanıttı. Nokia'nın mobil paylaşım sitesi MOSH bünyesinde kurulan SEEK, resmi olarak 14 Aralık'ta hayata geçecek.
MOSH kullanıcılarına açık olan SEEK aracılığıyla, aranan içerikler bildiriliyor ve topluluğun diğer üyelerinden gelen öneriler ya da bilgilerle yeni içerikler yaratılıyor. "Aramak" anlamına gelen SEEK böylece, giderek büyüyen MOSH topluluğunun birbiriyle sürekli bağlantıda olmasını ve henüz var olmayan içeriklerin hızla yaratılmasını sağlıyor. Aradığınız mobil uygulamayı bir türlü bulamadınız mı? Amsterdam'a gidiyorsunuz ama elinizde bir mobil harita yok mu? Ya da Maldivler'den bir sualtı videosuna mu ihtiyacınız var? SEEK ile arayın!
SEEK, MOSH mobil paylaşım sitesinin evrimindeki üçüncü aşamayı simgeliyor. İlk aşama, içerik yükleyip tüm dünyadaki kullanıcılarla paylaşmaktı; ikinci aşama da uygulama indirerek mobil cihazları kişiselleştirmek olmuştu. Bugün ise SEEK aracılığıyla, içerik aramak ve toplulukla etkileşim kurmak mümkün oluyor. SEEK, MOSH'un geniş kullanıcı kitlesinden yararlanarak, mobil gereksinimlere özel çözümler sunuyor.
9 Ağustos'ta beta yayına başlayan MOSH'taki içerikler bugüne dek 6 milyon kez indirildi. Tamamen mobilite odaklı bir uygulama olarak geliştirilen MOSH'un kusursuz web ve mobil cihaz entegrasyonu sayesinde, tüm indirme işlemlerinin %80'i mobil tarayıcılar üzerinden yapıldı. MOSH, içerik yaratıcıların ve teknoloji liderlerinin kendi içeriklerini küresel bir kullanıcı grubuna iletmesini sağlıyor. Mobil içerik paylaşımına odaklanan MOSH sadece Nokia cihazlarda değil, tüm mobil cihazlarda kullanılabiliyor.
SEEK hakkında bir açıklama yapan Forum Nokia yetkilileri şunları ifade ediyor: "MOSH, kullanıcıların gereksinimlerini karşılamayı hedefleyen bir uygulama. SEEK'in ardında yatan güç de, hem bu hedef hem de kullanıcıların geri bildirimleri oldu. MOSH, kullanıcılar için yaratılan ve yine kullanıcılar tarafından biçimlendirilen bir servis. İçerik talepleri ve ortak tartışmalara yönelik isteklerden yola çıkarak SEEK'i oluşturduk. Bu uygulamada neredeyse sınırsız olasılık var: Mobil içerik yığınları içinde arama yapmak; sponsorlu SEEK yarışmaları; Hindistan, Rusya ve [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]'deki geliştiriciler tarafından yaratılan uygulamalarda işbirliği yapmak... SEEK'in yaratıcılığı ve mobil kişiselleştirme sürecini yeni bir aşamaya taşıyacağına inanıyoruz."

İnsanlarda kopyalanacak

Bilim adamları ilk kopya koyun Dolly'den sonra insan kopyalama çalışmalarına başladı

Bilim adamları dünyada ilk kez yetişkin bir maymunun hücrelerinden klon embriyo üretmeyi başardı, böylece insan kopyalanmasının önü açıldı.1996'da dünyaya gelen kopya koyun Dolly'den sonra birçok hayvanı klonlamayı başaran bilim adamları, insanın kopyalanmasının önünü açan çok önemli bir buluşa imza attı. Bilim dünyasını ayağa kaldıran çalışmada ilk kez yetişkin bir maymunun hücrelerinden klon embriyolar üretildi. Independent gazetesinin manşetten duyurduğu yöntem insanlara da uygulanabilirse, yetişkin insanlar da klonlanabilecek. [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...]'deki Oregon Ulusal Primat Araştırma Merkezi'nde çalışan Rus bilim adamı Şükrat Mitalipov, 10 yaşındaki makak maynununa ait yumurtaları embriyoların zarar görmesini engelleyecek bir yöntemle kopyaladı.

Klon insanlar aramızda dolaşacak

Testlerde embriyoların yüzde 100 klon oldukları tespit edildi. Fakat 100 klonlanmış embriyo 50 maymuna yerleştirildiği halde hamilelik olmadı. Bilim adamları ise ilk kopya koyun olan Dolly için 277 deneme yapıldığını hatırlatarak bunun “biraz da şans işi olduğunu” açıkladı. Nature dergisinde önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan araştırmada ayrıca klonlanmış embriyolardan hücre alarak bunları olgun kalp hücrelerine ve beyin nöronlarına dönüştürmeyi de başardı. Uzmanlar, bugüne kadar yetişkin memelilerin klonlanmasının çok zor olduğunu belirtiyordu.

Araştırma, insanların klonlanmasıyla ilgili tartışmaları yeniden tetikledi. Klonlama karşıtları etik kaygıları bir kez daha dile getirirken, Birleşmiş Milletler'e bağlı uzmanlar, artık dünyanın klonlanmış insanlarla ilgili kararını vermesi gerektiği uyarısı yaptı. BM 'nin hazırladığı raporda, klonlanmış insanlarla ilgili yasal düzenlemeler yapmasının şart olduğuna dikkat çekti. “Teknoloji bu hızla ilerlerse klonlar aramızda dolaşmaya başlayacak. Hemen insan klonlamanın yasaklanması ya da buna izin verilecekse klonların da insanlarla aynı haklara sahip olması sağlanmalı. Yarın çok geç olabilir” ifadeleri kullanılan rapora göre, bu düzenlemeler yapılmazsa, kopyalanmış insan sayısını kontrol etmek çok zor olacak. Raporda, tedavi amaçlı denetimli kopyalama araştırmalarına izin verilirken, üreme amaçlı insan kopyalamasının yasa gücüyle dünya çapında yasaklanmasının en arzu edilen seçenek olduğu vurgulandı. [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...] ve bazı ülkeler her türlü klonlama çalışmasına karşı çıkıyor.

Nasıl klonlanıyorlar?

Koyun Dolly'yle aynı yöntem kullanıldı. Sağlıklı ve döllenmemiş bir yumurtanın çekirdeği alınıyor. Yetişkin hayvanın deri hücrelerinden çıkarılan bir başka çekirdek bu yumurtanın içine yerleştiriliyor. Dikkatli zamanlama ve elektrik sinyalleri verilerek bir embriyo (döllenmiş yumurta) yaratılıyor. Bu, cilt hücresini veren kişinin genetik klonu oluyor.

vB-Hacker.com daki seo yarışması

Porshce gücünde doğan


A.A
6-7 bin ytl arasında satılan doğan marka otomobiller modifiye ile spor araba gücüne kavuşuyor

Motorun gücünü artıran modifiyeye motor sporları ile ilgilenenlerin yanı sıra otomobil ve hız tutkunları da yoğun talep gösteriyor.
Konya'da kurulu bir firmanın sahibi Erman Emil, AA muhabirine yaptığı açıklamada, siyasal bilimler fakültesinden mezun olduğunu, ancak otomobil tutkusu nedeniyle modifiye alanında çalıştığını söyledi.
Önceden sadece motor sporları ile ilgilenenlerin araçlarına modifiye yaptırdığını vurgulayan Emil, son yıllarda artık birçok otomobil ve hız tutkununun modifiyeye ilgi duyduğunu anlattı.
Modifiyenin bir otomobilin motoru başta olmak üzere diferansiyel, şaft, aks gibi tüm yürüyen aksamında yapılan düzenleme anlamına geldiğini ifade eden Emil, şunları kaydetti:
“Fren balatalarına kadar değişiklik yapılıyor. Motor blokundan başlıyoruz ve otomobilin gücünü artırıyoruz. Burada hızında bir yükselme olmuyor. Modifiye ile otomobilin hızlanma kapasitesini yani deparını artırıyoruz. Araç, en yüksek hızına daha kısa sürede ulaşıyor. Bunun için araçlarda turbo ve nitrojen beslemeli sistem oluşturuyoruz. Örneğin, 70 beygir gücüne sahip bir otomobili 1500 beygir gücüne kadar çıkarabiliyoruz. Normalde 100 kilometre hıza 14-15 saniyede çıkan bir otomobil, modifiye ile aynı hıza 5 saniyenin altında ulaşıyor.”
Otomobilin hız kapasitesini artırmak için meraklılarının binlerce YTL'yi gözden çıkardığını vurgulayan Emil, gücü 1500 beygir gücüne kadar yükseltilmiş, parçalarının tamamı depara uygun hale getirilmiş bir otomobilin modifiyesinin 500 bin YTL'ye kadar çıktığını, Konya'da böyle bir otomobil yapıldığını söyledi.
DOĞAN'A PORSHCE GÜCÜ
1994 model doğan marka bir otomobili modifiye ettiklerini dile getiren Emil, “bu otomobilin piyasa fiyatı normalde 6-7 bin YTL arasında değişiyor. Modifiye sayesinde gücünü 70 beygir gücünden 300 beygir gücüne çıkardık. Adeta Doğan'a Porshce gücü kazandırdık. Önceden 100 kilometre hıza 14-15 saniyede ulaşıyordu şimdi ise aynı hıza 6-7 saniye arasında çıkıyor. Modifiyeli Doğan'ın şu andaki fiyatı 40 bin YTL'nin üzerinde” dedi.
Emil, 20 bin YTL'ye aldıkları başka bir otomobilde ise 70 bin YTL'lik modifiye yaptıklarını belirterek, “gücünü 70 beygir gücünden 750 beygir gücüne çıkardık. Bu otomobili, lastiklerine kadar yeniledik. Bunu bir Serçe'de bile yapabiliriz. Serçe'ye Ferrari gücü kazandırılabilir” diye konuştu.

Animasyon film festivali

Animasyon film festivali


İSTANBUL A.A
“4. Uluslararası Animasyon Film Festivali”, 4-9 Aralık tarihleri arasında İstanbul Modern Sinema'da 300 film gösterimiyle gerçekleştirilecek.

Yapılan yazılı açıklamaya göre, festivalde başta Almanya, [Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Üye Olmak İçin Tıklayın...], Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Kanada ve Fransa olmak üzere dünyanın dört bir yanından 300'e yakın film gösterilecek.
Bugüne kadar Oscar, Cannes, Altın Palmiye ve Sundance'e 2 kez aday
gösterilen, Cannes'de “Eat” filmiyle “Canal Ödülü”, “Push Comes to
Shove” adlı filmiyle de “Jüri Özel Ödülü” alan, “Mutant Aliens”, “I Married a Strage Person” filmleriyle Annecy'de 2 kez en iyi uzun metraj film ödülü kazanan Amerikalı yönetmen Bill Plympton, festivalin özel konuğu olacak.
Plympton, festivalde başarı öyküsünü izleyicilerle paylaşarak, kendine özgü tarzı üzerine bir atölye çalışması düzenleyecek.
Festivalde, önemli festivaller ve özellikle animasyon festivallerinde büyük ödüllere ulaşan Alman yönetmen Andreas Hykade'nin çizgi animasyon filmi “The Runt”, yine Almanya'dan Daniel Nocke'nin “No Room for Gerold”, Amerikalı Alex Weil'in “One Rat Short”, Arjantinli yönetmen Juan Pablo Zaramella'nın son filmi “Lapsus” ve Kanadalı genç yönetmen Marie-Josee Saint-Pierre'in “McLaren Negatives” başlıklı filmleri de seyirciyle buluşacak.
Dünyaca ünlü animasyon stüdyolarından Amerikalı Sedelmaier, MK12, Lobo, Kanadalı Head Gear Animation'ın en son çalışmaları ve yaratıcı çalışmaları da festivalde yer alacak.
EN DENEYSEL UZUN METRAJ ANİMASYONLAR
“En Deneysel Uzun Metrajlı Animasyonlar” bölümünde, Amerikalı yönetmen Eric Leiser'in fiziksel engelli ikizin, doğanın ve cennetin sırlarını keşfetmesi üzerine bir çalışma olan ilk filmi “Imagination”, Amerikalı yönetmen Christiane Cegavske'nin festivallerin gözdesi olan kara ve kasvetli filmi “Blood Tea and Red String” ve ünlü Japon yönetmen Makoto Shinkai'nin çok iyi 2 ilkokul arkadaşının aileleri nedeniyle ayrılan hayatları üzerine bir dramı anlatan son filmi “5 Centimeters per Second” gösterilecek.
FESTİVALİN TÜRK KONUKLARI
Festivalde, Türkiye'nin önemli animasyon film yönetmenleri arasında yer alan Meral Erez, Cemal Erez ve Tan Oral, kendi çalışmalarının da aralarında bulunduğu bir seçki sunacak.
Adını özellikle post prodüksiyon çalışmalarıyla duyuran Kerem Kurdoğlu, dijital sinema, Türkiye'nin en büyük animasyon firması olarak kabul edilen Anima'nın en önemli yönetmenlerinden Mehmet Kurtuluş reklam ve uzun metraj üzerine söyleşiler gerçekleştirecek.
Fransız Esma, Alman Film Akademie, Çek Film School Zlin'in öğrencileri ve mezunlarının birçok çalışmasının yanı sıra Türkiye'den Anadolu Üniversitesi Çizgi Film Bölümü, Bilgi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Kültür Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi'nin Görsel İletişim Bölümü öğrencilerinin çalışmaları da festivalin “öğrenci filmleri” bölümünde gösterime sunulacak.
Ayrıca dünyadaki video kliplerin en iyi örnekleri arasında yer alan indie tarzında müzik yapan grupların indie video klipleri arasında da bir yarışma düzenlenecek.
Yarışma jürisini ise Bill Plympton, Kerem Kurdoğlu, Cemal Erez, Mehmet Kurtuluş ve Başar Muluk oluşturacak.

Hayaller Nanoteknolojiyle mi Gerçekleşecek?!

Hayaller Nanoteknolojiyle mi Gerçekleşecek?!


Asım Aksoy (aksoy.asim@gmail.com) - Yıltan Bitirim (yiltan.bitirim@emu.edu.tr)
Artık hijyenik çatallar, boyası çizilmeyen arabalar, ıslanmayan kıyafetler ve daha nice yenilikler artık hayallerde değil!

Nanaoteknolojinin Nimetlerine Bir Kapı
Yıllar önce bir odayı tek başına dolduran bilgisayarlar, önce masaüstlerimize, ardından dizüstlerine, şimdilerde de cebimize girecek kadar küçüldüler. Bizleri düşündüren bu değişimin yarını olmalıdır. Neden mi? Çünkü nanoteknoloji ile mikron boyutlarında yapılan çalışmalar hayatımızda gerçekleşen değişimlerin daha hızlı ve daha radikal olmasını sağlıyor. Ayrıca nanoteknoloji, tarımdan tıbba, arabalardan mutfak malzemelerine, kıyafetlerden kokladığımız çiçeklere kadar hemen her alanda günlük hayatımızı da etkileyecektir.
Her geçen gün mikron boyutunda olan gelişmeler sadece bilgisayar sistemleri için geçerli olmaktan çıkmıştır. Arenadaki büyük firmaların yarışı ve bu alana yaptıkları milyonlarca dolarlık yatırımları nanoteknolojinin hayatımızın her alanına girmesini hızlandırmıştır.
Mesela, paranın hiç kullanılmadığı bir sistem düşünelim, bu sistemde kredi kartı yerine nanoteknoloji sayesinde geliştirilmiş ve içinde hemen her bilginin bulunduğu bir kart düşünelim. Örneğin; kişiye ait maaş, birikim, ehliyet, pasaport, kimlik gibi birçok bilginin bu kartta toplandığını varsayalım. Ayrıca bu kartta, kişinin sağlık bilgileri, doktor kontrolleri, geçirdiği cerrahi operasyonlar gibi gerekli bilgiler de olsun. Böyle bir kartın varlığı sadece cebimizde cüzdan taşımamamızı sağlamakla kalmayacak, gerek alışverişte, gerek resmi dairelerde, gerekse sağlık konularında her zaman yanımızda olacak ve hayatımızı formalite veya yapılması zorunlu şeylerden arındıracaktır.
Bu düşündüklerimiz sadece nanaoteknolojinin insan hayatına getireceği kolaylıkları görmemize bir kapıdır ve tabi hayal gücümüzü biraz zorlarsak daha nice senaryolar üretmek mümkün.
Hayallerden Gerçeğe
Her geçen gün hızla ilerleyen teknolojinin sokaktaki insana yansıyan yüzü öncelikle cihaz boyutlarında yaşanan hızlı küçülmelerdir. Hepimizin bildiği gibi ilk bilgisayarlar bir oda büyüklüğünde idiler ama şimdi baktığımız zaman günümüzdeki bilgisayarlar neredeyse bir saat boyuna kadar küçülmüşlerdir. Bir bilgisayarın cebimize sığacak boyutlara getirilmesi elbette çok zor. Ama bu aşamadan sonra işlerin daha da zorlaşacağı kesin.
Nanoteknolojinin küçülmedeki büyük payı bir yana, günümüzde bu teknoloji yardımıyla uzun süre solmayan boyalar, etkisini hızlı gösteren ilaçlar ve daha uzağa gidebilen golf topları gibi şeyler de üretilebiliyor. İlerleyen süreçte ise çok hafif ve dayanıklı olacak nano materyallerle araba, uçak, ve uzay araçları üretilip çok az enerji tüketimiyle daha uzun ve güvenli yolculuklar yapılabilecek. Hatta doğada mevcut birçok yapı kullanılarak insan hayatına kolaylıklar sağlanabilecek. Örneğin; Lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliği keşfedilerek, kirlenmeyen ve ıslanmayan kaşıklar, çatallar ve elbiseler üretilebilecek. Diğer yandan sağlık alanına yönelik olarak yapılacak akıllı nano-robotlar, hastalık teşhisini koymada önemli görevler üstlenecek ve gerektiğinde de hastalıklı bölgelere ilaç vererek tedavi gücünü artıracaklardır.
Otomotiv sektörünün en önemli sorunlarından biri olan araçların üzerindeki boyaların çizilmesi ve kaportaların aşınması sorunu da nanoteknoloji sayesinde çözülebilecek. Aynı teknoloji evlerde kullanılan boyalarda da uygulanabilecektir.
Nanoteknoloji ile işlenmiş gümüş, bakterilerin üremesini engelleyebiliyor yada yaşamlarını zorlaştırabiliyor. Nano gümüş olarak adlandırılan işlem bir aşı görevi üstleniyor ve nano gümüş kaplanan yüzeyler bakterilere geçit vermiyorlar. Asıl uygulama alanları bakterisiz ve mikropsuz ortamların yaratılması. Özellikle hastaneler ve mutfaklar için oldukça faydalı bir buluş olacaktır.
Nano tabanlı projeler arasında bir hafta uykusuz kalabilmesine rağmen yüksek performansından hiçbir şey kaybetmeyen süper askerler, insansız uçabilen ve arıza yaptığında kendini tamir edebilen uçaklar gibi çalışmalar da bulunuyor. Büyük devletler savunma sanayilerinin gelişmesi adına bu gibi çalışmalara yüz milyonlarca dolar aktarıyor.
Yarının Teknolojisine Yatırımlar
Bu konular üzerinde öncülük yapmış Almanya, nanoteknoloji araştırmalarına 1 milyar dolardan fazla yatırım yapmaktadır.
IBM, Fujitsu ve Intel de nanoteknik dahilinde mikroskobik küçüklükte çipler üretmek için çalışmaktadırlar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise Aralık 2003 tarihinde başkan Bush, 2005 yılından başlayarak 4 yıl süreyle nanoteknoloji alanında gerçekleştirilecek araştırma ve geliştirme projelerinde kullanmak üzere 3.7 milyar dolar civarında bir fon ayrılmasını onaylamıştı.
Japonya, ekonomisinin temel dinamikleri elektronik sektörüne dayandığı için nanoteknoloji çalışmalarına Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en çok kaynak ayıran ülkelerin başında gelmektedir.
Başta Çin olmak üzere Rusya ve İngiltere de konunun önemini kavramış ve bu yöndeki çalışmalara kamu bütçesinde yer vermektedirler.
Bu alanda, hükümetin de desteğiyle önemli gelişmeler kaydeden Tayvan, 2012’ye kadar ekonomisinin yüzde 10’unu kapsayacak çalışmalar yapmayı hedeflemektedir.
Gelelim bizim ülkemizin bu teknolojiye yaptığı yatırımlara. Dünya üzerindeki diğer ülkelere baktığımız zaman ülkemizde bu teknolojiye yapılan yatırımın çok büyük olduğu söylenemez. Fakat ülkemiz bilim adamları ve üniversitelerinin kendi içlerinde nanoteknoloji üzerine yaptıkları çalışmalar mevcuttur. 1989 yılından beridir Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü bu konu üzerine yoğun çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca TUBİTAK tarafından hazırlanan Vizyon 2003 programında öncelikli alanlardan biri olarak ele alınmıştır. T.C Savunma Sanayii Müsteşarlığının desteği ile İleri Araştırmalar Laboratuvarı kurulmuş ve günümüzde teknolojinin sınırında çok önemli olan optoelektronik ve elektronik aygıtlar üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
NANO TEKNOLOJİ NEDİR?
Nanoteknoloji, maddeler üzerinde milyonda bir ölçeğinden daha küçük boyutlarda gerçekleştirilen işlem, ölçüm, modelleme ve düzenleme gibi çalışmalara verilen addır. Bu teknoloji, atomların tek tek kullanılarak, yalnızca çalışabilen değil, makro dünyada olmayan niteliklere sahip aygıtların üretilmesini ve kullanılmasını da amaçlayan bir alandır. Türkçe’ye “moleküler üretim” diye geçen nanoteknoloji kavramı, son yıllarda çokça adından söz ettirecek boyutlara varmıştır. Nanoteknoloji kavramını ilk defa dile getiren Amerika Birleşik Devletlerin’den Eric Drexler (Foresight Enstitüsü’nün kurucusu), ünlü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (Massachusetts Institute of Technology - MIT) laboratuvarındaki eğitimi sırasında, biyolojik sistemlerden esinlenerek moleküler makineler yapılabileceğini önermiş ve nanoteknolojinin ilk tohumlarını serpmiştir.